

Microsoft Suudi Arabistan Projeler Koordinatörü Abdurrahman Bulut, felsefi ve teknolojik tartışmaları merkeze alan “Dataizm, Yapay Zekâ Teknolojileri ve Ontolojik Arka Planı" başlıklı bir oturum gerçekleştirdi. Bülbülzade Vakfı’nda düzenlenen oturumda, yapay zekânın felsefi arka planına ilişkin önemli değerlendirmeler yapıldı.
Yapay zekânın hızla gelişen algoritmik yapılarının, dataizm olarak adlandırılan yeni teknolojik dünya görüşünü nasıl inşa ettiğini ve bunun varlık anlayışı üzerindeki etkilerini değerlendiren Abdurrahman Bulut, “Yapay zekâ felsefesi de bu kapsamda değerlendirilmelidir. Yapay zekâ ile birlikte çoğumuzun hayata bakış açısı değişti. Ancak unutmamak gerekir ki yapay zekâ, kendisine yüklenen veriler kadar bilgi üretebilir” dedi. Yapay zekânın sıradan bir yazılım programı olmadığını vurgulayan Bulut, yapay zekânın ikinci aşaması olarak görülen Genel Yapay Zekâ’nın kapıda olduğunu ifade etti.
“YAPAY SÜPER ZEKÂ İNSANLIĞIN İCAT EDECEĞİ SON TEKNOLOJİ OLACAK.”
Yapay zekânın, dünyadaki bütün insanların beyinleriyle birleşmiş kadar bilgiyi işleyebilen bir analitik yapı sunduğunu belirten Abdurrahman Bulut, “Elbette bunun gerçek insan zekâsı değil, onun bir taklidi olduğunu söylüyoruz. Fakat kolaylık açısından buna ‘zekâ’ demeye devam edelim. İşte geleceğe dair endişelerimiz bu noktada başlıyor. Yapay süper zekânın neler yapabileceği ve kontrol edilip edilemeyeceği konusunda ciddi kaygılar var. Asıl endişemiz, gerçek anlamda süper bir zekânın ortaya çıkması. Hatta bazılarına göre yapay süper zekâ, insanlığın icat edeceği son teknoloji olabilir. Bu endişelerin ikinci alanı ise zamanlama. Bununla ilgili kesin bir tarih yok. ‘Genel yapay zekâya ne zaman ulaşacağız?’ sorusuna verilen yanıtlar oldukça farklı. 2026–2030 arasında diyenler var, 2027, 2030, 2035 ve 2040 diyenler var. Bir de ‘hiçbir zaman’ diyen az sayıdaki görüş mevcut. Ben konferanslarda bu konuda genellikle 2035 tahminini paylaşıyorum.” dedi.